Modern Hayalet Şehirler
Aziz Cumhur KOCALAR
Aziz Cumhur KOCALAR
Şehircilik Dr. / Yük.Müh. / İşletmeci
Yrd. Doç. Dr. Cumhuriyet Üniversitesi, Mimarlık Fak. Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, Şehircilik A.D.Bşk.
azizcumhurkocalar@gmail.com , 0536 392 71 22 , http://azizcumhurkocalar.blogspot.com/
Özet
Sürekli yayılan kapitalist düzen
hem büyümeden hem de yıkımlardan beslenir. Acaba canını kurtarana sığınacak bir
yer bulmak zorlaşıyor mu? İnsan toplumlarının bu gezegene sıkışıp kalmış tüm
canlılarla birlikte var kalabilme umudu, tek gelecek tercihimiz midir?
Son yüzyılın neredeyse ikinci
yarısından itibaren günümüze kadar dünya piyasalarına ve ülke ekonomilerine
ivme kazandıran likitide sarhoşluğundan bir türlü vazgeçilemiyor olması, başka
bir çarenin kalmamasından ileri geliyor.
Toplumlar, bu bolluk denizinde tüketici kredilerine saldırarak,
savurganlık çılgınlığını genellikle üst boyutlara taşıma alışkanlığına
meyletmiş haldeler. Özellikle 3. Dünyanın kölelikten başka çaresi kalmayan ve
nüfusları sürekli artan toplumlarına ise; medya ve devlet, ayrıcalıklı kamu
politikaları ile kol kola vererek, tüketim hayalleri pompalamaktan pek geri
duramıyor.
Haliyle gitgide büyütülerek azman
hale getirilen çarpık dünya kentlerinde, ucuz işgücü ve emek sömürüsü;
sendikasızlaştırılan ve yasal kayıplarla ilerleyen neo-liberal politik süreçler
içerisinde devam edip, yayılarak günümüze kadar geliyor. Buna paralel bir
şekilde kent yaşamında, yalnızlaştırılmış birey; zor ve pahalı bir sisteme
mahkum edilmişlik yetmezmiş gibi bir yandan da mesleki, etnik, siyasi vb.
parçalanmışlıklarla dolu böyle bir sistemde; sürekli ötekileştirilme,
soylulaştırma, vb. baskılara maruz bırakılıyor. Tüm bu psikolojik baskı ve
saldırılara karşın, mutlu olma şansı kalmayan bireyin, bir de çılgın tüketim
akımlarına kapılmaktan kendini kurtarması, hiçte öyle kolay olamayacaktır.
Tüm bu kapan haldeki
mekanizmalar, mevcut düzene de güç katar halde, tüketime şartlanmış bir
pozisyonda varkalmaya mecbur bırakılan bireyi, bulduğu her köşede yeniden
hapsetmektedir. Birey, artık biraz dahi öteye
gidemeyecek yönelimleriyle, geçmişten bu yana sürekli ezilen yoksullar,
güvencesiz azınlıklar, vb. kesimlerden herhangi birinde oldukça savunmasız bir
haldedir.Doğunun, ekonomik açıdan
büyüdüğünü sanan kaplanları da, böyle kışkırtılmış ve biyopolitik araçlarla
kendi haline dahi bırakılmamış bir düzende, ancak uyur vaziyette ayakta
kalabilmektedirler. Sömürü girdaplarına, farklı yönlerden çekilerek kaptırılan
birçok ulus devletin, artık çok ağır bedeller ödemeye başlamış olduğu
anlaşılıyor. Üstelik bu devletlerinde, bir “kapan-seyir hali” içinde kaldığını,
tarihsel örnekler yeterince haykırmaktadırlar.
Klasik ilerlemeci devlet
anlayışında; demiryolu, otoban, köprü, vb gibi altyapı yatırım projelerinde
aslında amaç, bir yandan büyümeyi desteklemektir. Ancak diğer yandan, siyasi
arenalarda ve seçim süreçlerinde hep karşılaşılan söylemlerde ise, toplum mühendisliği baskın çıkarılmış oluyor. Demokrasinin vazgeçilmez
kalelerinin her geçen gün inşa edildiği ülkelerde de, kentleşme oranını
arttırıcı bu hamleler ile son yüzyılda hep, yoğun bir şekilde karşılaşılıyor
olduk. Ancak dünya örneklerinde bu tür demokratik ülkelerin bile, öylesine
verimsiz alt yapı yatırımları var ki; bütün mevcut sorunlarla birlikte, sahte
ya da hayali alanlarda sürdürülmeye çalışılan tüm bu tür yaşamları dahi artık
sürdürülemez kılıyor, tabi çoktan bunların anlaşılmış ve vazgeçilmiş olması
gerekirken.Örneğin sadece Avrupa ülkelerinde
değil, son yıllarda özellikle çılgınca büyütülen Çin’de de; kimsenin
yaşamadığı, terkedilmiş modern hayalet şehirlerin yaratılma alışkanlığı kendini
artık en çarpık şekliyle gösterir hale gelmiş bulunuyor.
Böylesine verimsiz yatırım
boyutuna ulaşabilmiş piyasacı yönlendirmelerin, bir sonu olması gerektiği
düşünülebilir. Fakat her geçen yıl, bu sanal olarak oluşturulan bolluk
kaynağının dünyadaki dolaşımı ve nereye aktarıldığının çok belli olduğu piyasa
hamlelerinin sonu bir türlü gelmek bilmiyor. Hatta yarattığı yıkımların da
artık dehşet verici olmaya başladığı görülüyor.
Üstelik hava, su gibi yaşamsal
doğal kaynaklarda, bu olumsuz yönelimlerden iyice etkilenir hale gelmiş ve
iklim değişimi ile gezegenin de bir sonu olabileceği düşünülmeye başlamış
olduğu halde; iyi niyetli beklentileri sürdürme hali, başka bir hayal alemine
dalıp, size hep tepeden söylenilenlere kanmayı beraberinde getiriyor olabilir.
Diğer yandan mevcut tarihsel
sonları getiren iç ve dış karışıklıklar; halen şiddetin hüküm sürdüğü dünyanın
her bir yanında, her zaman rahatlıkla tetiklenebilir durumda olmaktadır.
Özellikle doğal kaynakların olduğu coğrafyalarda bu durum zaten tarihsel olarak
açıkça süregeliyor haldedir.
Ekonomik düzenin sosyal düzeni bu
şekilde ezişinin, somut mekansal analizlerini güncel örneklerle gözler önüne
serme gayreti güden bu çalışma; özellikle kamusal teşvik alanlarını ve
yatırımlarını da gözlem altına alarak, farklı sektörlerin karlılık durumlarının
seyrine dair güncel okumalara kadar uzanan bir yolculuğa çıkmaktadır.
Anahtar kelimeler:
Şehir ve Bölge Planlama, Kentleşme Politikaları, Büyük Projeler, Kamusal Teşvik ve Yatırımlar, Metalaştırma, Mutenalaştırma, Soylulaştırma, Biyopolitika, Yeni toplumsal hareketler, Kentsel Ekonomi/Sosyoloji/Coğrafya/Siyaset, Toplum Mühendisliği, Doğa
Şehir ve Bölge Planlama, Kentleşme Politikaları, Büyük Projeler, Kamusal Teşvik ve Yatırımlar, Metalaştırma, Mutenalaştırma, Soylulaştırma, Biyopolitika, Yeni toplumsal hareketler, Kentsel Ekonomi/Sosyoloji/Coğrafya/Siyaset, Toplum Mühendisliği, Doğa
Kaynak Önerileri:
http://nobelyayin.com/detay.asp?u=4138