Karia Devletinden Günümüze Ulaşan Antik Bir Liman
Kenti: “Herakleia-Latmos”, Bafa Gölü Tabiat Parkı’ndaki Konumu ile Geleceği
Aydınlatabilir mi?
Aziz Cumhur KOCALAR
Yrd. Doç. Dr. Cumhuriyet Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Şehir ve
Bölge Planlama Bölümü,
Tarihte Karia Devleti döneminde antik bir liman kenti olan
Herakleia-Latmos bugün Bafa Gölü’nün kıyısında bulunmaktadır. Tanrıların ve
azizlerin kutsal Latmos dağı, yüksek eteklerine kadar varan mağaralar ve
arkeolojik buluntular barındırmaktadır. Kent, geçmişte önünde uzandığı bilinen körfeze
de tamamen egemen eşsiz bir konumda yer almaktadır. Karia yolundan yükseklerde yapılan
yürüyüşlerde, prehistorik kaya resimleri ve tüm bu ayrıntılar rahatlıkla görülebilmektedir. Bugüne
kadar az sayıda yayımlanmış Almanca’dan çevrilen bazı kaynaklarda antik liman kenti,
bugünkü Bafa Gölü’nün kıyısında Kapıkırı köyünün olduğu alanda bulunmaktadır. (Bindokat,
2006) Kapıkırı köyü Tapu
ve Kadastro Müdürlüğü kayıtlarından araştırıldığında ise, Bodrum’da kadastro
geçmeyen tek köy durumunda kaldığı söylenilmektedir.
Kentin Athena Tapınağı’ndan, Bouleuterion’una, eşsiz kaya
resimlerinden kaya mezarlarına kadar ayakta kalan irili ufaklı pek çok eserle
birlikte antik yerleşimin izlerini günümüze kadar taşıyabilmiş olması son
derece etkileyicidir. Üstelik halen başıboş bir şekilde turistik ziyaretlere de
açık durumda olan yerleşim, göl içindeki adacıklarda bile eşsiz bir peyzaj
içersinde yükselmektedir.
Diğer yandan, denizden koparak ilk oluşumlarını 2000
yıl öncesinden başlatan Bafa Gölü, 1994 yılından bu yana, (doğru bir şekilde
belirlendiği düşünülen) “Tabiat Parkı” statüsü ile koruma altında
bulunmaktadır. Bu statünün de aslında değiştirilmemesi gerektiği çevredeki
bulgulardan rahatlıkla algılanılarak bile söylenebilir. (Biyolojik çeşitlilik
fark edilir derecede kendini hissettirmektedir.) Hatta bu statünün, çok daha dikkatli
bir şekilde özen gösterilerek korunması da zorunludur. Bunun en öncelikli
sebebi, Bafa Gölü'nde çevre kirliliği son yıllarda artan boyutlarıyla giderek
farklılık kazanmış ve su kalitesinin de zooloji, biyoloji ve çevrebilimle
ilgili eşik sınır değerlerini çoktan aşmış olduğunun anlaşılmasıdır. Göl böyle bir
görüntü içerisine girmiş iken, statü değişiklikleri, ancak ekonomik açıdan
başka bir takım güncel arayışların işareti olarak algılanabilir.
2011’de yapılan akademik bir yayına göre, 2006’da
yaşanan toplu balık ölümlerinin su kalitesinde görülen bozulmadan kaynaklandığı
düşünülmüştür. Gölün su kalitesinin izlenilmediği, Bafa Gölü’nü besleyen Büyük
Menderes Nehri’nden göle, evsel ve endüstriyel atıklardan arındırılmış kaliteli
su verilmediği, çevre de yaşayan halka gölü korumasının önemini açıklayan
bilgilendirici destek sağlanmadığı önceki bu çalışmadan yeterince açık bir
şekilde anlaşılmaktadır. (Yabanlı, 2011)
Bunun yanı sıra, artan tarımsal gübre kullanımı ile
birlikte, diğer tüm olası riskler sürekli ve ivedilikle incelenmelidir. Risklerin
öncelikli sebebinin, ticari boyuttaki beşeri kaynaklar olduğu açıktır. Bu
çalışmada da, söz konusu farklı nedenlere ve bunların artan bileşke etkisine
dayanan Büyük Menderes Havzasının içinde alınan arazi kullanım kararları ile
ilgili dikkat çeken bulguların izleri sürülmüştür. Özellikle de bu somut
izlerden hareketle, göl ekolojisindeki bozulmanın önemli derecelerde artış
gösterdiği ve çevresindeki yerleşimler için de ciddi bir tehdit oluşturduğu
gözlemlenmektedir. Ayrıca artık gölün fiilen taranıp temizlenmesi ve sürekli
izlenilmesi de gerekli görülmektedir. Gelişen bu kirliliğe karşı köklü önlemler
almak için, öncelikle kirliliğin asıl kaynaklarının tespit edilip, doğrudan bunlardan
başlanılması gerekir. Her zamanki gibi burada da öncelikli olan, Büyük Menderes
Nehri Havzası için acilen etkin bir yönetim planının ortaya konulmasıdır.
Dünyada tatlı su gölü durumuna gelebilmiş alanlar,
nadir görülen jeolojik yapıda oluşumlar olup, buralardaki göller iklim değişikliğinin
kuraklık ve çölleşmeye doğru hızla ilerleyen zincirleme olumsuz etkileriyle
birlikte oldukça değerli hale gelmiştir. Bu anlamda, 1987 sonrası dönemden
günümüze kadar artan tuzluluğun pençesine terk edilmiş olan Bafa Gölü’nün ise, öncelikle
acilen içine düşürüldüğü kirlilikten kurtarılması gerekir. Aslında, yaşanan bu
son dönem öncesindeki haline benzer şekilde muhafaza edilmesi gerekmektedir.
Suyu 40 yıl öncesinde içilebilen durumda olduğu söylenilmektedir. Diğer yandan
gölün aslında geçmiş doğasında tuzlu olduğu gerçeği de ortada olan bir
gerçektir; özellikle içinde yaşayan balık türlerinden (yılan balığı, deniz
kefali gibi) bu durum daha iyi anlaşılmaktadır. Gölün farklı dönemlerine uyum
sağlayabilmiş olan bu canlıların da, ender hale gelen türlerinin devamlılığı
açısından, yaşamlarının ayrıca mutlaka koruma altına alınmış olması beklenilir.
Kısacası, göle yönelik doğal olan tarihsel süreçler araştırılıp, ders alınması yerinde
olacak iken, gölü ve çevresini farklı statülere çekerek, gölün ekosistemini
tehlikeye atacak değişikliklere kalkışmak son derece anlamsız olacaktır.
Özellikle tarımda yoğun kimyasal gübre kullanımının
yaygınlaştığı Söke Ovası’ndan geçen ve gölü uçta kalan tek giriş üzerinden hala
eskisi gibi temizlediği iddia edilen Büyük Menderes Nehri suları üzerinden de göl
yine, zorunlu aralıklarla başka bir çevre kirliliğine maruz kalmaktadır.
Diğer yandan son yıllarda verilen özel izinler ile
gölün koruma bandında yer alan kuluçka çiftliğinin nehre bırakılan atık suları
olup, bu da ayrı ve ciddi bir tehdit kaynağıdır. Özellikle gölün kot seviyesinin
düştüğü yaz aylarında, bu atık suyun doğrudan göle geldiği (tersi iddia edilse
de), açıkça bilinmektedir. Öyle ki, gölde toksik reaksiyonların hızla arttığı
şu yaz dönemlerinde, kirliliğin balık ölümlerine ve çevre sakinlerine ulaşması
geçmişteki gibi artık yeniden söz konusu hale gelmiştir.
Göl kıyısına topraktan süzülerek ulaşan diğer bir
çevresel kirlilikte, eskiden beri var olan zeytinyağı üretim tesisleridir. Bu sanayi
faaliyetlerinin de yarattığı (tuzlanma vb.) çevre kirlilikleri özenle ve
dikkatle yeniden incelenerek, acilen önlem alınması gerektirmektedir.
Göl aslında denizden 10 m’lik bir yükseklikte
bulunmaktadır. Tarihte yaşadığı doğal afetlerle değişim geçiren bölgenin ve
gölün, Latmos dağı eteklerinde yer alması nedeniyle, ayrıca iklim değişikliği
ile birlikte çevre tarım alanlarında sel ve taşkın riski de bulunmaktadır.
Antik dönemde denize kıyı iken, Büyük Menderes Nehri
sularının sediment taşınımı ile dolan Söke Ovası ile kıyı morfolojisinden
uzaklaşma da söz konusu olmuştur. Tüm bu ovada sürdürülen tarım faaliyetleri,
sulama birliği tarafından sağlanan su kaynağının kontrollü kullanımı güdümünde
olup, sürekli su miktarını arttırma çabaları gündeme gelmektedir. Çünkü ülkemizdeki
diğer sulama birliklerinde olduğu gibi, bu bir başarı ölçütü olarak
görülmektedir. Diğer yandan gübreleme faaliyetlerine gelince de, aşırı kimyasal
gübre kullanımına varabilecek şekilde doğal açıdan zararlı ve tartışmalı bir başka
başarı ölçütü gündeme gelebilmektedir. Kısacası bu gibi farklı birincil
amaçları olan tarafların kendi arasındaki çatışmayı yönetebilmeleri gerekir.
Ancak bunu başarmanın da, ne kadar zor olabileceği ortadadır. Bu yüzden, tüm
havzayı kontrol altına alabilecek bir Havza Koruma Planı ve modelinin tasarlanıp,
belirlenecek bir yönetim ile bu planın yürütülmesinin de zorunlu olduğu açıkça bilinmektedir.
Bu gerçek ortada bekler iken, 2014 Mart döneminde
ekonomik algı operasyonları baskısı altında atlatılan seçim dönemine denk gelen
siyasi, toplumsal ve özellikle konumuzla ilgili olarak, eşsiz doğal yapılarıyla
korunan fiziki çevreler üzerinden alınabilen oldukça hatalı ve riskli kararlara
açık bir toplum haline gelmiş durumda olduğumuz da gözlemlenmektedir. İşte bu şekilde
yapılan propagandalar ile yürütülen çeşitli spekülasyonlar, oldukça endişe
verici bir düzeye erişmiş haldedir. Bu spekülasyonlardan biri de, Bafa Gölü'nün bir "Tabiat Parkı"
olarak korunmasına engel teşkil etmeye başlayan hatalı güncel siyasi
eğilimlerdir.
Türkiye’nin Ramsar alanları ile ilgili sözleşmeye 1994
yılında imza atmasıyla, bu tür alanlar koruma altına alınmaya başlamış ve Bafa
Gölü, 1994 yılında Tabiatı Koruma Alanı olarak ilan edilmiştir. Buna karşın,
göle dökülen nehir sularının azaltılması ve kirletilmesiyle değişen kimyasal
içeriği ve azalan oksijen miktarı, yüz binlerce balığın ölmesine ve göl
ekosisteminin geri dönülmez bir kavşağa sürüklenmesine neden olmuştur. Bu
rezerv sulak alanı, olduğu gibi korumanın önemi yıllardır "Tabiat
Parkı" statüsü ile apaçık ortada dururken, ülkemizde son yıllarda yasal
altlıklarda da hızlanmış durumda olan ve uygulamada yıkıcı tesirlerine karşın,
halen göz yumularak yapılagelen pek çok benzer kullanım hatasının, bu bölgeye
de sıçraması an meselesi haline gelmiştir. Bu tür zincirleme ve bilinçli
yürütülen yıkımların oluşturduğu siyasi-bürokratik-fiili tehdit giderek, daha
da olası bir hale getirilmeye çalışılmaktadır.
Salt ekonomi odaklı spekülatif tarzdaki bu hatalı
ilerleyiş, 1980’den bu yana neo-liberal yönetim algısıyla yaygınlaştırılmış
olan uygulamalardan da görülebileceği gibi çevre ve halk sağlığı açısından da
çok ciddi tehlike içerecek boyutlara ulaşmaktadır. "Milli Park"
statüsüne geçirilmeye özellikle de sulak alanlara yönelik olarak gelen
tekliflere biraz daha şüphe ile bakılması beklenir.
Bu adımın, hem bilim insanlarınca, hem de çevre
hareketi ve ilgili sivil toplum örgütlerince, ayrıca yerel halk ve yurttaşlar
tarafından da daha ayrıntılı ve tüm havza alanını ilgilendiren boyutlarıyla sorgulanması
gerekir. Ancak, hal böyle iken, gölün milli
park statüsüne geçirilmesine yönelik olarak internet üzerinde düzenlenen bir
imza kampanyasında, yol değişikliği ezbere belirlenip, seçilerek halkı doğrudan
yönlendirmeler söz konusu olabilmektedir. Bu konu olası farklı tercihlerin de dile
getirilerek tartışılması açısından önemlidir. Fakat, günümüzde benzeri
hataların çokluğundan ötürü, geri dönülmez yıkımların yaşanmaması için statü
değişiklikleri yeniden değerlendirilmelidir.
Kısacası Bafa Gölü, yakın ve uzak çevresi ile birlikte tüm bu bölge, tarihsel
bütünleşik havza planlaması ve bu alanların yönetimini ilgilendiren öğretici ve
ilginç bir potansiyel taşımaktadır. Bafa Gölü ve özellikle Büyük Menderes Nehri
Havzası’nın bir yönetim planı ile var olan doğal ve beşeri ilişkileri açısından
kıyı alanlarında planlanan yatırımlardan başlanarak, kıyı alanlarını etkileyen
doğal afetlere kadar pek çok konuda çalışılmayı beklediği ortadadır. Farkı
veriler sürekli bir şekilde Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) katmanlarında
toplanıldığı taktirde, risk analizi ve önlem stratejileri üzerinden
değerlendirme yöntemleri ile kıyı bilgi sistemleri kapsamında, gölün ve nehrin
yeniden tarihsel derinliği dikkate alınarak incelenebilmesi mümkün olacaktır.
Bafa Gölü’nün, yakın ve uzak
çevresi ile birlikte tüm bu Büyük Menderes havzası, tarihsel açıdan bütünleşik
alan yönetimini ilgilendiren öğretici ve ilginç potansiyeller taşımaktadır.
Bafa Gölü ve özellikle Büyük Menderes Nehri Havzası’nın bir havza yönetim planı
ile var olan doğal ve beşeri ilişkileri açısından ele alınması gerekmektedir.
Bu alanların, planlanan yatırımlardan başlanarak, öncelikle kıyı alanlarını
etkileyen doğal afetler üzerinden, hatta farklı veriler de toplanıldığı
taktirde, havza bağlantılı tüm risklerin analizi ve önlem stratejileri
üzerinden geliştirilebilecek değerlendirme yöntemleri ile bilgi sistemleri
kapsamında yeniden tarihsel derinliğin de dikkate alınarak çalışılmayı beklediği
anlaşılmaktadır.
Tarih boyu gezegenimizde insan
elinin değmediği yerlerde, doğal yaşamın çeşitlenerek sürmüş olmasının öğretici
yanlar barındırdığı gerçeği apaçık ortada durmaktadır. Bu anlamda ve gelecek
için; Herakleia
Latmos antik liman kentinin ve Karia Devleti dönemlerine hatta, 8000 yıl
öncesine kadar uzandığı bilinen kaya yerleşimlerinin olduğu bu eşsiz bölgenin, Bafa
Gölü Tabiat Parkı ile birlikte özenle korunarak, sürekli disiplinlerarası araştırmalara da konu
olması beklenilir.
Anahtar kelimeler:
Karia Devleti Antik Liman Kenti: Herakleia-Latmos, Prehistorik kaya
resimleri, Arkeoloji, Bafa Gölü Tabiat Parkı, Tabiat Varlıklarını Koruma,
Biyolojik Çeşitlilik, Büyük Menderes Nehri Havzası Koruma ve Yönetim Planı, Kamulaştırma,
Sivil Toplum, Sosyoloji, Demografik Analizler, Milli Park, Koruma Politikaları.
Bildirinin tam metni hazır olup, çalışma altta sadece girişi ile kısmen yayımlanmaktadır.
GİRİŞ
Bu çalışma alanının seçimi, 2 yıl öncesinde başlanılan saha
gözlemlerinin de etkisi altında yapılan araştırmalar ve görüşmeler neticesinde
şekillendirilerek yapılandırılmıştır.
Amaç ve Kapsam
Konu ve yöresel kapsam, doğal ve kültürel kaynakların
korunarak geleceğin yerleşimlerine tarihten günümüze ulaşan verilerle ışık
tutacak bir şekilde araştırıldıkça çoğalan alt detaylara sahip olduğu için
seçilmiştir. Aslında konu burada belirtilen tek bir başlık kapsamında
daraltılmış olan bu ilk sürümünden çok daha fazla ve farklı konuyu kapsayacak
boyutlara da ulaşacak şekilde sunulabilirdi. Ancak bildiri, ayrıca yakın
gelecekte disiplinlerarası ortak veriler oluşturma amacı üzerinden bilimsel
çalışmaları bu yöreye çekmek gayesi de güden bir ön çağrı niteliği taşıdığından,
kapsam olarak şimdilik ve zorunlu olarak derinlik verilmeksizin
sınırlandırılmıştır.
Özeleştiri
Yukarıdaki ilgi toplama amacında da belirtilen yönüyle bildirinin,
(kapsamının da sınırlı tutulması zorunluluğundan ötürü), çalışmanın yöreye özgü
bir başlangıç araştırmasından öteye varan özellikleri pekiştirilinceye kadar, sınırlandırılmak
zorunda kalınmıştır.
Ayrıca
ülkemizdeki kapsamlı veri eksikliğinden ve yetersiz işbirliğinden dolayı, mevcut
zorlukların aşılması da hep oldukça fazla zaman almaktadır.
Yöntem
Bu çalışmada; ziyaret edilen tarihi mekanlarla birlikte öncelikle
gölde yerel köylü halk tarafından gözlemlenen aşırı kirlenmeye dair (yeşile
dönen görüntüsü ve ağırlaşarak rahatsız edici derecede hissedilen keskin kokusu
gibi) belirtilerden yola çıkılmıştır. Sonra gerek basından ve gerekse akademik
kaynaklardan yararlanılarak 2 yıl farklı dönemlerde söz konusu bölgede yerinde
derinlemesine görüşmeler ve araştırmalar yapılmıştır.
Bunlarla birlikte, özellikle zamanla artan derecede ciddi
risklerin oluşumuna tanık olunmuştur. Farklı ve ciddi risklerin giderek
gerçekleşme olasılığı hem izlenmiş hem de bu risklerin gözden kaçmayacak kadar
açık varlığı daha fazla gecikilmeden farklı alanlar üzerinden yeniden ve
sonuçları, sebepleri üzerinden karşılaştırmalı bir biçimde ortaya konulmaya
çalışılmıştır.
Çalışmada bir yandan gölün mevcut kirlenme durumu tartışılmaya
açılarak yeniden sorgulanmaktadır. Diğer yandan ise, bu amaçla ayrıca uzmanlar
ile çeşitli (telefon, yüz yüze olacak şekilde) görüşmeler de yapılmıştır. Göl
ve çevresindeki mevcut durumun daha anlaşılır kılınmaya çalışılacağı yakın gelecek
dönemde, çevredeki antik yerleşimlerin daha iyi korunmasının da, bu yoldan önü
açılacaktır. Özellikle yöreye ve konuya doğal ve kültürel zenginlikler
ayrıştırılmadan bakılmıştır.
Kolokyum kanalıyla da öncelikle yöreye disiplinlerarası
bilimsel ilginin katılımının sağlanması hedeflenmiştir. Konu ayrıca sivil kamuoyu
ile de paylaşılmaktadır. Konuya öncelikle şehir ve bölge planlama disiplini
açısından tümdengelimci ve plan hiyerarşisine uygun olacak şekilde bütüncül bir
yönelimle yaklaşılmıştır. Bildirinin en can alıcı önerileri de öncelikle bu
kapsamda olmaktadır. (Havza Koruma Planı)
Bazı Kaynaklar
BİNDOKAT, A.P. (2006) Herakleia:Latmos’ta Bir Karia Kenti
Şehir ve Çevresi, (Çev. Fikret Özcan),
Homer Kitabevi Yayınları, İstanbul.
KILINÇ, Sabri. (2014) Bafa Gölü ve Çevresi, Derinlemesine Görüşme, Aydın.
KİBAROĞLU, Didem. vd (2009) Kıyı Bilgi Sisteminde Veriler Ve
Veri Kaynakları, TMMOB Coğrafi Bilgi Sistemleri Kongresi, 02-06 Kasım 2009, İzmir.
KOCALAR, Aziz Cumhur. (2010-c). Evaluation of Environment
and Living Rights of Ecological Systems while Transferring of Limited Property
and Development Rights in Immovables. Greenage 1th International Symposium.
İstanbul. Mimar Sinan Fine Arts University Faculty of Architecture 6-8 December
2010. Proceedings. s. 258-269.
KOCALAR, Aziz Cumhur. (2011-d) Afetlere Karşı Önlemlerle,
Kentsel Koruma, Yenileme ve Dönüşümlerde İmar Planı Uygulamalarıyla
Sınırlandırılan Mülkiyet ve İmar Hakları Aktarım Modeli (MİHAM) Önerisi.
Kentsel ve Bölgesel Araştırmalar 2. Sempozyumu, “Planlamanın Dünü, Bugünü,
Yarını: Planlamada Yeni Söylem Arayışları”, Kentsel ve Bölgesel Araştırmalar
Merkezi (KBAM) ODTÜ Ankara, 8-9.12.2011. s. 105-116.
KOCALAR, Aziz Cumhur. (2012-d). Bedensiz Kafalar, İfadesiz Diller,
Doğasız Düzen İçerisinde Kültürel Mirası Koruma Bilinci Arayışları, (Searching for Heightened Consciousness of
Protecting Cultural Heritage despite the Current Context of Disembodied Heads,
Unexpressive Language Habits, and Neglect of Nature in Urban Life), I.
Uluslararası Ortadoğu Sosyolojisi Kongresi, Fırat Üniversitesi - Orta Doğu
Araştırmaları Merkezi - Sosyoloji Şubesi, Elazığ, 28 - 30 Haziran 2012.
KOCALAR, Aziz Cumhur. (2012-h). Sivas'ın Göç Gerçeği ve
Çevre Düzeni Planındaki Eksiklikler - CBS Katkılı Mekânsal Analizlerle Yeni
Planlama Yaklaşımlar (Sivas's Migration
Truth and Environment Master Plan Omissions - New planning Approaches with
GIS-based Spatial Analysis), IV. Uzaktan Algılama ve Coğrafi
Bilgi Sistemleri Sempozyumu, Zonguldak, 16-19.10.2012.
KOCALAR, Aziz Cumhur. (2012-i). Taşınmaz Kültürel
Varlıklar-Risk Yönetim Modeli (TKV-RYM) ve Önleyici Koruma Politikalarına
Yönelik Disiplinlerarası Bütüncül Yaklaşımlar (Immovable Cultural Assets-Risk Management Model (ICA-RMM) and an
Integrated Approach to Interdisciplinary about Preventive Protection Policies),
"Cultural Heritage Protection in Times, Risk", “Challenges and
Opportunities”; Yıldız Technical University (YTÜ) - ICOMOS ICORP International
Symposium, YTÜ İstanbul, 15-17 Nov, 2012.
KOCALAR, Aziz Cumhur.
(2013-d). Küreselleşmenin Mekana Etkisi: Kentsel Dönüşüm, “Yeni Toplumsal
Yapılanmalar: Geçişler, Kesişmeler, Sapmalar”, VII. Uluslararası Katılımlı
Ulusal Sosyoloji Kongresi, Muğla 2-5.10.2013.
KOCALAR, Aziz Cumhur. (2013-g). Sivas Kızılırmak Havzasında
Eğlendinlen Alanları Yaratma Denemeleri, II. Rekreasyon Araştırmaları Kongresi,
Kuşadası, Aydın 31.10-3.11. 2013.
KOCALAR, Aziz Cumhur. (2013-j) Kamu ve Kent Yönetiminde
Küreselleşme Etkisiyle Yaşanan Reform Sorunlarının Kökeni ve Kentsel
Hareketler, DŞG, ŞPO, Dokuz Eylül üniversitesi, İzmir 6-8.11.2013.
KOCALAR, Aziz Cumhur.
(2013-k) Metalaşan Doğal Varlıklar ve Kaybolan Haklar:
Yaşam/Çevre/Su/Kullanım/Kent/Barınma Hakkı (Commoditization in the Natural
Assets and the Losting Rights: Living/Environmental/Water/Using/Urban/Settlement
Rights), Uluslararası ÇED Kongresi, İstanbul Kongre ve Sergi Sarayı,
8-10.11.2013.
KOCALAR, Aziz Cumhur. (2013-l) ‘Tabiatı ve Biyolojik
Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı’na Karşı Eleştiriler ile Doğal Çevrenin ve
Yaşamın Korunması/Geliştirilmesi, İstanbul Kent Sempozyumu, 21-25.11.2013.
KOCALAR, Aziz Cumhur. (2014-c) Türkiye’nin Biyolojik
Çeşitliliğe Sahip Koruma Alanlarındaki Sürdürülebilir Kış Turizmi Potansiyeli
ve Kar Sporları Bağlamında Kartepe, Yıldız Dağı, Palandöken, 1.Uluslararası,
Kentsel Planlama-Mimarlık-Tasarım Kongresi, (Urban Planning - Architecture and
Design Congress) UPAD-2014, 8-11.Mayıs.2014, Kocaeli Üniversitesi, Kocaeli
KOCALAR, Aziz Cumhur.
(2014-f) Sivas'ta Hayat Bulan Su Kaynakları ve İklim Değişiminin Görünen
Etkileri Üzerinden Planlamanın Vazgeçilmez Hafifliği (Baraj ve Göletler ile
Sulama Kanalları), Uzaktan Algılama-CBS Sempozyumu (UZAL-CBS 2014),
14-16.Ekim.2014, YTÜ, İstanbul. (Hakemlerde)
KOCALAR, Aziz Cumhur. (2014-m). Doğa Koruma Kuramlarına
Uymayan Pratik Gerçeklere Yönelik Risk Analizi Değerlendirmeleri ve Olası Mekansal
Etkileri: Büyük Menderes Havzası, Bafa Gölü ve Çevresi Gönüllü Yürütülen
Disiplinlerarası Araştırma Projesine Ait İlk Bulgular Raporu, Cumhuriyet
Üniversitesi-Bilimsel Araştırma Projesi (CÜ-BAP). (Planlandı, Yayına hazır)
İnternet
Fotoğraflar
Haritalar
Karia Yürüyüş Yolu Haritası, Bodrum Ticaret Odası.
Anonim